14 Mayıs 2012 Pazartesi

          MATEMATİK...
Çok değil ama elle tutulur ölçüde kişi var matematikten kaçan. 
Hayatının belli bir döneminde matematikle arası açılmış ve kaçmayı tercih etmiş. Ben bunların tam tersiyim: matematikçiyim. Ama bu kitabı okuyuncaya kadar kendimi sayılarla dolu kapalı cezaevinde düşünüyordum. Belki hoşuma gidiyordu bu. Fakat aydınlık bir dünyanın içinde olduğumu biliyor, düşünüyor aynı fikirde olanları arıyordum. 
2003 yılında okumuşum kitabı, geçen yıl ikinci kere okudum. Okuma ihtiyacı hissettim. Belki de yine matematikle sohbet etmek için.
Şunu söylemeliyim bu arada; kitap herkesin anlayacağı düzeyde matematikten bahsediyor. Burada herkesten kastım "herkes"tir. Geçen gün bir arkadaşın yanında çay içerken şunu söyledi bana: "Ben hep matematikçi ve fizikçileri uzaylı gibi düşünüyorum. Sanki bu dünyadan değil onlar, bu şeyleri nasıl anlıyor ve biliyorlar." 
İşin içine girmeden ve türev, integrale dokunmadan şu kitabı okumalısın değerli arkadaşım.

Matematikçilerin kralından bahsediliyor, Fermat'nın hikayesi anlatılıyor, "Osmanlı boş durur mu?" diye soruyor. 

Sayılar çıldırdı mı? Gerçek oranlarda vermeye kalkarsak, Güneş bir portakal büyüklüğünde olsa Dünya bir toplu iğnenin başı kadar olacaktı. Ve aralarında 12 m mesafe olacaktı, eğer gerçek oranları bu olsaydı. Bu kadar küçük bir dünyanın üzerinde oturup, Güneş'in bu kadar büyük olduğunu ve bu oranlarda yaparsak arada 12 m mesafe olduğunu hesaplayabiliyoruz. İşte bu, astronomi, geometri, matematik bilgisinin insana verdiği güçtür. 
Onun için Eflatun açtığı Akademinin kapısında "Matematik Bilmeyen Giremez" yazar.

Günümüzde de matematik bilmeyen giremiyor bir yerlere belki ama bu kitabı okumamıza kimse engel olamayacak. Sizlere kitaptan bir bölüm ile son verecektim ama ikinci okumamda hemen hemen her cümlenin altını çizmişim. İşte bir alıntı: Birçok insan için matematik hayatını zehir eden derslerden, içine korku salan sınavlardan ve okulu bitirir bitirmez kurtulacağı bir kabustan ibarettir. Bazıları içinse matematik hayatı anlamanın ve sevmenin bir yolu olabilmiştir. Çünkü sevmenin yolu, her şeyde olduğu gibi, burada da anlamaktan geçer. Ancak anlayabildiğimiz şeyleri severiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder